22 Nisan 2020 Çarşamba

Rey'thing 2

   İki adet kalem pil güç kaynağı olarak yeterli, çok basit bir kullanıma sahip, ilk üretim şekli itibari ile uzay mekiğini anımsatan, Türk örf ve adetlerinin bir parçası sayabileceğimiz bir yaklaşıma uğrayıp çok ince naylon ile sarılmış kumandamız, Gıcık olduğuna zaplamak, beğendiğini ekran önünde tutmak parmaklarımızın ucunda.
.bla
.bla
.bla
Kaç yıl alır bilmem ama reytingi belirleyen şu saçma sistem de ortadan kalkacak. İnsanlar ne izlediğini, ne yaptığını, neyi beğendiğini ya da beğenmediğini sosyal medya ile paylaşır hale geldi. İlerde öyle denek sistemi ile fare sıfatı almayacak izleyiciler. Bu yeni sosyal medya düzeni şimdiden birilerinin canını sıkabilir. Yapacak bir şeyleri yok. İzleyicinin kumandasıyla oynayamayacaksınız.
İzleyicinin ‘’Rey’’tingleri şikeye de çalımını atacak.

23 Şubat 2012 04:27 
     Kalemleri ile herkes, sana tatlı kurlarla yaklaştı,  zaman... Sekiz yıl önceki yazmış olduğum yazıya gidince fark ettim ki ben de sana şehvetle yaklaşıyorum. Aslında, uzun zaman sonra tekrar yazma isteğimi doğuran şey, tıpkı sekiz yıl önce blogumun ilk yazısının konusu ile aynı olması. (Yukarıda giriş ve sonuç bölümünü alıntı yaptığım o yazıyı, isterseniz buradan okuyabilirsiniz)  Ve bu çok tatlı tesadüf. Tuşlara dokunduğum şuan, yazımın başlığını bile atmamıştım. Madem Rey'hing ile başladım o zaman Rey'thing ikinci serisi gelsin.

     Televizyon kutusu ve benim yıllarca kendinden aptal olarak bahsettiğim kutu, yıllardır evimizde bir birey. Bu birey, ataerkil ailelerdeki tutucu erkek kadar, ailelerimizin içinde önemli bir yeri var. Hatta bu önemli yer, insanların evlerinden dışarıya çıkamadığı sosyalleşmediği bu dönemde, ilk sıraya aldı diyebiliriz. 

     Tekil ekranlara dönüştüğümüz, her bireyin tablet, PC, telefon vb ekranlarla tekil ekranlaştığı bu çağın içinde dahi mobilya olan televizyon kutusuna ihtiyaç duyuyoruz. Televizyon açıkken ve bir süre sonra ekranda ne yayınlandığını fark etmeyip tekil ekranlarınıza döndüğünüz - sosyal medyanıza gömüldüğünüz anlarda dahi arka fonda bir sizi hiç de rahatsız etmeyen televizyon sesini hatırladınız dimi?

     Siyasi, toplumsal olaylar, spor, sanat ve bir çok konu hakkında yazdığım yazılarımın en çok konu mankeni televizyon ve televizyonculuk oldu. Özellikle televizyon konulu tüm yazılarımda eleştirisel yaklaşımım Acun Ilıcalı, beğeni yaklaşımım Okan Bayülgen oldu. E tabi bunun üzerinde ergenliğim sayılan dönemlerde sabaha kadar Okan Bayülgen'i izlememin etkisi yadsınamaz. 

     Twitter trending topic listesinde yıllarca; o günün toplumsal olayı/gündemi, günün dizisinden veyahut televizyon programından hep altında oldu. Bunu hep eleştirdim ve yazılarıma konu ettim. Atladığım bir konu vardı. Televizyonculuk zekası, televizyonculuk tercihi... Adını koymayı size bırakıyorum. Televizyonculuğa spor muhabirliğinden girip; televizyon kanalı sahibi olma kariyerini dünyada başka bir yerde gördünüz mü? Bu muhteşem kariyerin sahibi Acun Ilıcalı'nın televizyonculuk zekası veya televizyonculuk tercihi hakkında söz etmeyeceğim. Zira inkar edilemez bir televizyonculuk zekası var. Eleştiriye açık bir televizyonculuk tercihi de söz konusu.

     Ülkemizdeki tüm üniversitelerin iletişim fakültelerine sesleniyorum. Radyo Sinema Televizyon bölümü derslerine lütfen yeni bir ders ekleyin: '' Televizyonculuk Nasibi''...

     Mesleğinizi ya da para kazandığınız icraatınızı düşünün. Rakiplerinizle genelde üstün götürdüğünüz bu icraatınız; olmasını kesinlikle istemeyeceğiniz, herkesi zor duruma ve tedbirler almaya düşüren, ülkelerin sınırlarını kapatmasına ve insanları da evlerinin sınır kapılarını kapatmasını neden olan pandemi sebebi ile rakipsiz kalıyor! Eminim ki Acun Ilıcalı'nın da kendisi bunu asla istemezdi ama soruyorum size bu televizyonculuk nasibi değildir de nedir?

     Tüm Türkiye olarak; evdeyiz, evde kalıyoruz. Survivor izliyoruz. Ben yıllarca eleştirdiğim ve çok nadir yıllarını izlediğim Survivor'ın fanı oldum resmen. Cemal Can'a gülüyorum; Barış'ı hala daha, tam çözemiyorum; Yasin'e kızıyorum; Nisa'yla da bi' gün yüksek, bi' gün düşük modluyum :) Bu zor evlerimize kapandığımız bu günlerde ben bile diyorum ki; ''İyi ki varsın, Survivor'' Teşekkürler Acun Abi...

     Güzel günler göreceğiz, güneşli günler...