2 Şubat 2014 Pazar

Tiky Güneş


     Çılgın Cumartesi... Bir arkadaşımı askere uğurlayacağım o yüzden bi kaç gündür dışarıda sürtüyorum. Kahvehanede bi kaç pişti festivali yaptıktan sonra eve geldim. Ne yapsam ne etsem derken Cuma gecesi de tıpkı bu gece gibi çılgın geçti ve evde değildim. Makina Kafa'yı izleyemedim. O yüzden bilgisayarı açtım, anamları uyutup, Makina Kafa YouTube. 

     Memati, Suskunlar'ın sorunlu çocuğu, eski bir oyuncuya benzetilen kız, taçlı kazulet - hiç beğenmedim kendisini ne o öyle o kadar boy mu olur bu dünyada benim gibi tıfıl adamlar dolu-, Bay J, tiky bi kız, Fatih Ürek konuklu tatlı bir program olmuş. Program hakkında genel bir şey söylemeyeceğim. Diyeceksin ki e karının oğlu neden bizi bu satırlarla meşgul ediyorsun? Ben de meraklı değilim doğum günümde yazmaya. Bu satırlarla kafa sikme nedenim bizim okulun öğrencilerinden birinin bağlanıp ve gayet cool konuşup konuyu ''Gezi Olayları'na'' getirmesi oldu. Aslında tam da bu olmadı. Tiky olarak tabir ettiğim konuk kızın verdiği tepki oldu. 

     Okan her zamanki dürüst tavrı ile bir çok moderatör/sunucunun yapamadığını yaptı. İsim vermeyeceğim ama biliyorsunuz siz de bir çok eğlence programlarında olayın ucu Gezi'ye veyahut güncel siyasete geldiği zaman acayip bir gerginlikle sunucu konuyu değiştirme ve hemen kapatma eğilimine gidiyor. Genç tartışma programlarında örneğin Türkiye Tarımı tartışılıyor diyelim, konu ''Gezi'' ya da güncel siyaset kanalından bir şey eklenmek istendiğinde moderatör hemen devreye giriyor. Okan, Gezi hakkında yaptığı ve benim de bir çok noktasına katıldığım herkesin ''Gezi yaz aylarına denk gelmeseydi bu kadar yoğun katılım olmazdı'' olarak akılda kalan açıklaması kadar yine samimi bir açıklama yaptı. Sandığa yol gösterdi. Konuklardan ''Tiky'' sandığım kız hemen olaya müdahale etti. ''Sadece sandık yolu değildir.'' Evet, sadece sandık yolu değildir. ''Demokrasi mücadelesi sadece sandıkla verilmez, sandıkla iktidar mücadelesi verilir.'' İnsanlar her gün git gide artan yasaklarla yaşamaya çalışıyorlar ve buna alışma eğilimini göstermekte bir çok kesim. Fakat gençler yasaklarla yaşamak istemiyor. 

     Benim; öğrenci evinde kimle kalacağıma, öğrenim kredi borcumu ödemem için ne zaman evleneceğime, evlenirsem kaç çocuk doğuracağıma, efkarlanıp kafamın güzel olmasını istememi hangi saatte karar vereceğime, internette blogumda ne paylaşacağıma / porno izleyip izlemeyeceğime / sosyal medyada ne yazacağıma, eteği hangi boyda giyersem tecavüzü hak edip etmediğime, dindar mı yada kindar mı olacağıma, kurucumun ayyaş olup olmadığına, beni korumakla görevli polisimin destan mı yazdığına yada paralel mi olduğuna, ibadetimi bireysel mi cemaatle mi yapacağıma / hangi cemaatle yapacağıma... başkası karar versin istemiyorum. Ben bir genç ve yetişken olarak düşünebiliyorum. Kararlarımı hangi yönde verebileceğimi biliyorum. 

     Okan 12 Eylül döneminde ölen genç arkadaşlarından bahsetti. Aslında bizim bu düzeni bozmak isterken ölmemizi istemiyor. Arkadaşları kadar şansız olsa idi, ekran başında haran olduğumuz, ağzından kelimeler dökülür iken, ağzımız açık, ağzına baktığımız adam olmayacaktı belki de. Medya üzerinden verdiği siyasal demeçlerde daha kontrollü olmasının da sebebi bu zaten, bizim de ziyan olmamamız. Zira bu ülkeye hepimiz lazımız. Tıpkı Ali İsmail kardeşim gibi.

      Demokrasi ve özgürlük savaşımız sadece sandıkta kalmayacak. 

     Iphone, törpü, saç düzleştirici üçgeninde yer alan ''tiky kız'' olarak gördüğüm için özür dilerim. Böyle ''Güneş'' varken küresel ısınmaymış hikaye...