3 Kasım 2013 Pazar

TAM Bİ' KAFA


TAM Bİ' KAFA

                Zeynep Çamcı, Burcu Biricik, Demet Özdemir, Duygu Çetinkaya, Keremcem, Alper Saldıran, Sefa Doğanay'ın konuk olduğu MakinaKafa bir cumartesi gecesine daha damga vurdu. Sosyal medya #makinafaizlerkenben tagi ile sallandı. Yüzlerce kişi o an nasıl izliyorsa interaktif bir şekilde fotoğrafını gönderdi. Tabi ki TT'de birinci sıradaydı. Gece hakkında yazacak çok şeyim var ve umarım satırlar devam ettikçe aklımdakileri unutmam. Sıcağı sıcağına hemen konuya dalalım.

                Sol yanına Burcu, Zeynep, Alper'i oturtan Okan Bayülgen, sağ yanını da Duygu, Keremcem, Demet, Sefa ile dörtledi. Küçücük boyuna rağmen Zeynep Çamcı'nın bir elli küsurluk boyu ile dalga geçen Okan, Zeynep'in bu topu göğsünde rahatlıkla stop etmesi sonucu Zeynep'le çok iyi ilgilendi. Zeynep Çamcı boyu ile herhangi bir sorunu olmadığını espri bir dille bizlere iletti. Belki de Okan bu yüzden onunla çok iyi ilgilendi. Tıpkı kendisi gibi gördüğü için olabilir mi ki? Zeynep Çamcı ara ara esprileri ve jestleri ile ''Harbiden Altın Portakal'ı boşuna almamamış kız'' dedirtti bana.

                Okan Bayülgen bu hafta ikinci kere telefonda erkek izleyiciye yakalandı. Erkek izleyicinin ne kadar çekilmez olduğunu yine görmüş olduk. Demek ki bu adam biliyor da erkek almıyor! Biliyorsunuz Çıplak Kafa'da Mesud adını Mesude olarak tanıtıp programa telefonla bağlanmıştı. Bu sefer de Bursa'dan bir abimiz telefona bağlandı. Duygu Çetinkaya'ya iki tane soru sordu. İlkinde Acun'un Survivor programı ile ilgili soru sorulmaması ricasına tamam deyip ikinci sorunun da Survivor ile ilgili olması aslında sorunun da kaynağıydı bence. Sağlam bir kitle koca bir sezonu Acun ile geçiriyorlar. Yetenek, ses ve Survivor ile geçiriyor. Arta kalan vakitte ise padişahımızın halvetlerini (ki bu sezon yaşlı kurt fazla aktif değil mustakbel padişahlarımız götürüyo malı, hatta geçen hafta hadım Sümbül Ağa halvet olmuş) izliyor. Burada direk insanları suçlamak pek doğru gelmiyor bana. Çünkü işin sosyal ve en önemlisi de ekonomik boyutu var. Bu tip programları araştırdığında genelde ekonomik durumu vasat kişiler tercih eder. Nedeni ise gayet açık kısa yoldan köşeyi dönmek ya da hiç sahip olamayacağı sarayları, saray gibi evleri, taş gibi hatunları/taş gibi erkekleri izleyerek hayal etmek, bi yerde tatmin olmak. Yani asgari ücretle çalışan birinin, trafikten akşam eve gelene kadar bin takla atan birinin gece televizyondan başka bir meşkale bulmasını beklemek tam bir aptallık değil midir?

                Televizyon kanallarımız bir ürün sunar. O ürün tuttuğu zaman hemen bir çakması çıka gelmez mi? Kanuni'nin Muhteşem Yüzyıl'ı tutunca salyaları ağzından akan diğer yapımcılar hemen başka bir padişaha sarılmadı mı? En son örneği de Fatih oldu. Fatih'in topları yapımcısında patladı. Fatih'in topları(!) derken, Fatih'in İstanbul surlarını yıkmak için yaptırdığı toplar... (Durduk yere içeri alınmayalım dimi :) ) Yani ortada bir özgünlük yok! Müge Anlı manyak ve delice program yapıyor. Hiç haz etmiyorum ama yaptığı programla sabah seyircisini topluyor ekrana. Okan da bazı sabahlar onu görene kadar bekliyormuş :) Bu tuttu ya, hemen başka birileri, başka birilerini bulmaya kalkıyor, başka bir kanalda. Televizyon aptal kutusu ise eğer işte aptallık budur. Zira Müge'nin Anlı'sı varken kıllısını aramanın lüzumu yok!

                Öfff aman! Oraya buraya dalarken aklımdakileri de dağıttım iyi mi? Ama ana başlıkları en azından aktarabildim. Bir cumartesi gecesi daha iyi kafayla bitti. Nedeni editörleri (sarışın hariç) görememek olabilir:) Şunu unutmadan;


''İlmi Gs Lisesi'nden, Hayatı Beşiktaş'tan''



#makinafaizlerkenben  Zeynep Çamcı'yı tazeliyorum :)