29 Eylül 2013 Pazar

Kına Gecesi

     Merhaba, görüşmeyeli uzun zaman oldu. Senin programlarınla büyümüş bir nesil olarak ''Nasılsınız'' sorusunu, Beyaz Show sevimliliği ile ''İyiyiiiaaeez'' diyemeyiz. Hatta haftada üç beş gece bizi yalnız bıraktığın için kızgınız çünkü zaten yalnızız! 

     Perşembe gecesi on birden sonra Çıplak Kafa'da ''Kına Gecesi'' konuşulacak. Hem de geleneksel kına gecesi. İnternet üzerinden bi' kaç araştırma yaptıktan sonra geleneksel kına gecesi ile günümüz arasında bağzı farklar göze çarpıyor. Önce neymiş bu geleneksel kına gecesi ona bi göz atalım. Düğün gecesinden bir gece önce düğünün kız tarafı tarafında organize edilen bir bu etkinliğe erkek ve kız tarafından sadece kadınlar çağrılır. Çalgı çengi ekibi de sadece kadınlardan oluşur. Erkek tarafı kız tarafına kuru yemiş ve içecek gönderir. Kuru yemişler özenle hazırlanmış tepsilerde gönderilir. Kız tarafı da bu gönderilen hediyeleri kına gecesine gelen misafirlere ikram ederler. 

     Kadınlar; yöre yöre desen ve nakış farklılığı gösteren genelde kırmızı tonlarında olan tek parça bileğe kadar uzanan ''Bindallı'' adı verilen kıyafetlerini giymiş oldukları gecede, çalgı çengi ekibinin önünde oluşturulan pist alanında eğlenceli müzik eşliğinde oynarlar. Daha sonra gelin ortaya oturtulur. Başını komple örtecek şekilde daha önceden işlemeli olarak hazırlanmış kına örtüsü ile örterler. Kız tarafında orta yaşlı kadınlar tarafından tepside kına karıştırılır. Çiçeklerle ve mumlarla süslenen kına tepsisi gelinin kız arkadaşları ve kendi akrabaları tarafından elden ele gezdirilerek ve gelinin etrafında yuvarlak oluşturularak ağır müzik eşliğinde gezdirilir. Burada amaç gelini ağlatmaktır. Beş altı tur dönüldükten sonra kız tarafından iki orta yaşlı teyze tarafından kına ele yakılır. Kına ele yakılmadan önce gelinin müstakbel kaynanası tarafından gelinin her iki avucuna altın konulur. Kına yakılma işlemi tamamlandıktan sonra gelinin elleri kına eldivenleri ile bağlanır. Ayaklarına da sicim yardımı ile desenler verilip yıka yakılır. Ayaklar da bez yardımı ile bağlanır. Kalan kına misafirlere dağıtılır. Daha sonra tekrar müzik eşliğinde eğlence devam eder. Misafirlerin dağılması ile son bulur.

     Günümüz kına gecelerinde daha organize olunmaktadır. Damat başta olmak üzere erkek tarafının yakın erkek akrabaları da kına gecesine gelmektedir günümüz kına gecelerinde. Kuru yemiş gönderme geleneği ise biraz daha gelişip çeşitli tatlı türleri de eklenmiştir. Genellikle günümüz kına gecelerinde gelinler önce tuvalet giyerler. Kına yakma merasiminde ise daha modern (yırtmaçlı, biraz daha dekolteli) bindallılar giyilir. Çalgı çengi grubu da teknolojiden nasibini alıp orkestra olarak sahne alır. Daha eskilerde ise kadın çalgı grubu darbuka ve kanundan oluşan analog müzikle kına gecesine renk getirmektedir. Doksanlarda ise erkekler kına gecelerinde günümüzden daha da az oldukları için ve kadın çalgı grupları da tükendiği için yerini ''Teyp''e bırakmıştır.  Kına geceleri daha modern hale geldikten sonra daha da yaygınlaşmıştır. Kına alışverişleri daha da süslü hale gelmiştir. Sadece kına için özel tepsiler, kına eldivenleri, kına ayakkabıları, dağıtımı için minik kına sepetleri satılmaktadır.

     Ülkemizdeki bu geleneksel kültür bulunduğu çağa ayak uydurmaya devam ettikçe hiç bitmeyecektir. Geleneksel kültürümüzde üç şeye kına yakılır. Kesilmeden önce koyuna, evlenmeden önce geline, birliğine teslim olmadan önce askere... Bu da şu şekilde açıklanır. Kesilmeden önce koyuna kına yakılır Allah'a kurban olsun diye (Kurban Bayramında), evlenmeden önce gelinlik kıza kına yakılır eşine kurban olsun diye, birliğine teslim olmadan önce askere kına yakılır vatanına kurban olsun diye. Bu kültür hüküm sürer iken ''Kına Stokları'' tükenir...

     Kına gecesinden bahsedilir de kapanış illa laf sokmayla mı olur? Hayır tabi ki :)




     
                                

27 Eylül 2013 Cuma

Organize İşler

     Jilet darbelerinin adından sonradan söz ettirdiği sertlikteki, azınlığı ''ben hala gencim'' çoğunluğu ''bırak be oğlum yaşlandın artık'' diyen  beyazlığa yüz tutmuş sakallar... Elliye merdiven dayamış dört tekerlerin doktoru Muharrem, yaptığı sert işin aksine yufka yürekli, dolu gözlü adamdır. Aslında kendi de yaptığı iş gibidir belki de. Zira arabaların soğuk parçalanmış saçlarını elinde tuttuğu oksijen tüpünden gelen sıcaklıkla birleştirir yek parça yapar. Çok küçük yaşlarında babasını kaybetmesine -bu kaybediş de dolaylı yoldan da annesini kaybetmesine- neden olan kaza yapan arabaları tamir etmektedir. Kader bu ya işte. Trafik kazasında babanı kaybediyorsun, eline meslek olarak kaportacılık çıkıyor. Hayat onu yalnız başına bıraktığı için eğitim hayatı hiç olmamış. Sadece hayattan almış dersini.

     İşaret ve orta parmağının arasında dumanı ve avuç içinde çekici, demir sacı oksijen kaynağının verdiği destekle yola getiriyor. Tak tak tak... Alnındaki terler tek tek derebeylik kurmuş vaziyette. Birden telefon sesi. 

     -Alo.
     -İstanbul emniyet amirliğinden ben baş komiser. Kiminle görüşüyorum.
     -Buyurun. Doğrultmacı Muharrem ben.
     Arkadan telsiz sesleri görüşme eşlik ediyor.
     -Bu hattı kaç yıldır kullanıyorsun? 
     -On on beş senedir kullanıyorum.
     -Bu hattını alırken kimlik fotokopisini vermiş miydin?
     -Hatırlamıyorum ama vermişimdir.
     -Peki. Şimdi sizi yanımda bulunan cumhuriyet savcısı ile görüştüreceğim.
     -Alo ben cumhuriyet baş savcısı. Telefon hattınızı alırken vermiş olduğunuz kimlik bilgileri üçüncü şahısların eline geçmiş. Sizin adınıza A Bankası'nda bir hesap açılmış. O hesap numarasından aranan ve suçlu konumdaki kişilerce para tahsil edilmiş.
     -Na nasıl yani?
     -Yaklaşık olarak kırk bin Lira hesaptan para çekilmiş. Şu anda üç kişi tutuklandı. Ele başılarını yakalamak üzereyiz. Sizin bu konuda bize yardımınız gerekiyor. Ayrıca mahkeme durumunda iyi niyetinizi ve sizin her hangi bir suçunuzun olmadığını da desteklemek için. Bugün hemen B Bankasına vereceğimiz hesap numarasına şu kadar para yatırmalısınız.
     -A ama benim böyle bir şeyden haberim yok bu nasıl olur? Kimliğimle ne yapabilirler ki?
     -Bu suç örgütü uzun süredir takibimizde sizin gibi bir çok kişiyi madur etmişler kimlik numaraları ve fotokopileri ile banka hesapları açılmış, şirketler kurulmuş. Şu an teknik takipteyiz. Telefonunuzu para yatırana kadar kapatmamalısınız. Yoksa siz de zan altında olursunuz.

     Tedirgindi. Ne yapacağını bilemiyordu. Arabasına atladı. Nereden para bulacaktı ne yapacaktı? Kimseye bir şey söylemesi söylendi. Yalnız başına tüm işlemleri yapması istendi. Soğuk kanlılığı tıpkı oksijen kaynağında erittiği demir parçaları gibi oldu. Gardı düştü. Bir anlık gafleti yaşıyordu. Kredi kartlarındaki yer alan tüm limitlerini kullandı. İki ya da üç saat boyunca telefonda hiç kapatmadan konuştu. bu esnada yoldaydı araba da kullanıyordu. Yetişmesi gereken işler, ödenmesi gereken bağ-kur primi, işçinin aylığı, evde ailenin stresi, henüz iş bulamamış oğlu tüm bu sıkıntıların ardında bir de bu çıkmıştı. Bu gün Muharrem kimseye ses etmeden gitti tüm limitini kullandı ve hatırı sayılır bir parayı belirttikleri gibi yatırdı. 

     Dükkana geldi. Saatlerce oğlu onu arıyordu ama duyduğu ses belli. ''Aradığınız kişi şu anda bir başş.....'' Olayın ilk cümlesinde tepkisi oğlunun ''Para yatırmadın değil mi?'' oldu. Yüz ifadesindeki o kandırılmış masumluğu görünce oğlu kızsın mı yoksa üzülsün mü bilemedi. Halbuki babası en küçük bir şey de bile oğluna danışırdı. Ama olan olmuştu. Hani derler ya basiret bağlanması işte onun gibi bir şeydi bu gün. Polise gidip şikayette bulunuldu. Fakat bunca şeyle uğraştıklarına mı yansınlar. Yoksa küçük bir kasabada akşama kadar çay kahve içmekten meslek körelmesine uğrayan emniyet güçlerinin beceriksizliğine mi yansınlar. Tam bir saat boyunca yok sistemdi yok ifade almadaki arka arkaya getirelemeyen iki kelime miydi yoksa bir hesap numarası ve telefon numarasını yazamayacak kadar teknolojik özürlü olmaları mıydı. Hangisine yansaydı oğlu. Saatleri alan işlemler sonra çıktılar. Çıkmadan da son olarak ''üç dört ayı bulabilir, pek de ümitli olmayın''. Bürokrasimizi seveyim!

     Bu satırda yazdıklarım bu gün başımızdan geçenler. Babamın cahilliğinden dolandırıcılar yararlandı. Günümüzün teknoloji çağında bu tür dolandırıcıların yakalanamaması ayrı bir kahkaha tufanı. Bir tweetten seni  bulup ifadeni alabilirler. Basit bir dolandırıcılık usülü ile iyi para kırarsın özgürlükler ülkemde. Bu gün benim kaportacı babam, yarın senin halan, teyzen, enişten... 
PS: Babamı çok seviyorum, o benim adamım ya :)

Devletin hiç bir memuru sizden para/kontör talep etmez!!!