23 Şubat 2012 Perşembe

O'kan Gençliğin Damarlarında

Zamanla elden giden gittikçe kıymete binen durumlardan biriymiş gençlink! Bir şey kaybettiğimiz yok, zaman geçiyor, ben de sadece ciğerlerimin nefes alma şatırı (nasıl yazıldığını bilmiyorum bir makinenin üretilmesinden itibaren toplam perdenin inip kalkma sayısı) artıyor sadece. Nedense bizden +10 yıl önce dünyaya gelenler tarafından kıskanılıyoruz onu anlamıyorum. E sen de olmadın mı yirmili yaşlarda? Anan seni otuzunda mı doğurdu?
Olay şu ya abi, onlar zamanında yapamadıkları doğruları, yaptıkları yanlışlarla uğraşıyorlar, bizler birer bahaneyiz aslında. Gençliği anlasan aslında bizim gibi düşünebilsen ya da düşündüğünü inandırsan o zaman sen de gençsin bizim aramızdasın. Bunu en iyi yapan insan medyamızın kralı Okan Bayülgen. 
Hiç bir gence şunu yap, bunu yap demiyor. Karşımıza geçip televizyondan ya da sosyal medyadan bize aman gençler ben zamanında şu haltı yedim, şu doğruyu yapmadım benim hatalarıma düşmeyin demiyor. Tam tersine sigara mı içeceksin? E iç abi sen bilirsin. Alkol mü? E sen bilirsin, diyor. Hıksırmamıza tıksırmamıza karışmıyor.
Naçizane ben de şu 23 yaşındaki halimle gençlik adına bir şeyler söylemek isterim. İtaatkar, hizmetkar olmamayı tercih etmiş bir genç olarak, bana ve benim gibi ateşli, heyecanlı, girişken genç arkadaşlara her şeyi ben bilirmişim gibi davranırsan, yok abi bizim aramızda olamazsın. Aynı düşünce normlarında olmayız.
Okan Bayülgen'den devam etmek isterim. Medya önünde bir çok kuyruklu muz sever ünlülerimiz arasında yerin ayrı. Çünkü sen farkında olduğun, olmaması gereken her ne varsa karşısında dim dik duruyorsun. Çünkü sen farkında olduğun, olması gereken her ne varsa yanında sağlam bir omuz oluyorsun. Çünkü sen adamsın. Dibisin. Adamlığın atomu, protonu, nötronusun!
Sen sanma ki sadece İstanbul'un babasısın, bizim de babamızsın. Abimizsin, kankamızsın, baykuş sürünün reisisin.
Gençlikle beraber aynı düşündükçe, düşündürdüğünü hissettirdikçe sen hep genç kalacaksın. Yaşlılığın saçındaki ve sakalındaki beyazlardan ibaret kalacak.

Leyla ile Mecnun'da Ak Sakallı Dede Rolünde :)

Rey'thing

            İki adet kalem pil güç kaynağı olarak yeterli, çok basit bir kullanıma sahip, ilk üretim şekli itibari ile uzay mekiğini anımsatan, Türk örf ve adetlerinin bir parçası sayabileceğimiz bir yaklaşıma uğrayıp çok ince naylon ile sarılmış kumandamız, Gıcık olduğuna zaplamak, beğendiğini ekran onunde tutmak parmaklarımızın ucunda.
            Ezel’de Ramiz Dayı için ‘’gene ne oyun çevirecek’’ diye bekleyen çok değil miydi? Aşk_ı Memnu’da Adnan Bey düdüklendiğini ne zaman anlayacak diyen Kuzey (Güney’de olabilir hangisini oynuyordu yahu o, adale yığını) hayranı çok değil miydi?
            İki replik arasında Bin Bir Gece geçmiyor muydu? Bir gecelik ilişki 150 bin $ etmiyor muydu serbest dizi piyasamızda? Yalnız garibim Feriha’ya acıyorum onun döneminde piyasa iyice düştü. 20 bin TL oldu yanlış bilmiyorsam. Dörtgen biçiminde takmıyorlar mıydı Kavak Yelleri’mizde? Deniz Aslı’ya, Aslı Efe’ye, sonra Mine Deniz’e, Efe Aslı’ya takmadı mı sezonlarca? Fatmagül’ün tecavüzünü izledik tek millet olup. Şu kesin ki, herkes Fatmagül tecavüz’ü tek elle yazdı youtubda. Küçük Sırlar’a hiç girmeyeceğim şimdi kırmızı ruj lekesi bulaşmasın yazıya.
            Hürrem’le halvete hep beraber girdik. Az profesör amcalar çıkmadı diziyi yayınlayan kanalın haber bültenine. ‘’Yok efendim Kanuni zamanında dudak dudağa öpüşme yoktu, öpüşme sonradan Lale Döneminde avrupadan geldi’’ vaazları tarihçi amcalarımız tarafından çok verildi. ‘’Bir İstanbul Masalı’’ gibi geldi geçti Mohaç zaferi.
            Umutsuz Ev Kadınları’nı orijinal halinde yayınlasanız dahi izlemez miydi ‘’Bizim Yenge’’ler? Bütün kadınların dilinde değil miydi o meşhur söz; ‘’Beni ne ‘’Doktorlar’’ ‘’Hırsız-Polis’’ler istedi de ben kala kala bu ‘’Arka Sokaklar’’a kenar mahallere düştüm.’’ ?
            Ben bütün bunlarda yanılıyor olabilirim. Dizi oyuncularının bölüm başına bir yerli otomobil fiyatına çalıştığı, reklam pastasının 3 milyar $ dolaylarında olduğunun söylendiği, ki buna tamamen zıt olarak set çalışanlarının (eğlence sektörü kölelerinin) doğru düzgün para kazanmadığı, dinlenemediği, kimisinin setlerde hayatını kaybettiği, uzaktan kumanda ettiğimizi sandığımız ışıltılı eğlence sektörü orgazm taklidi yapan kadın gibi şikeliymiş.
            Gündemimizi oluşturduğunu düşündüğümüz çiğdemle çıtladığımız dizilerin izlenme oranlarında şüpheler ortaya çıkınca, bize ne, reklam paralarını biz mi verdik(?) diye düşünmeyin. Sırf izleniyor diye en sevdiğimiz program için gece yarılarına kadar beklemek zorunda kaldık diziler yüzünden. Sırf geri kalmayalım diye bu reyting yarışından haberlerin içine dahi dizileri soktular.
            Okan Bayülgen’in dediği gibi müthiş bir hızla olmaya başladı dizilerden başka her şey. Haberleri alelacele depar atarcasına tıkıştırdılar. Sırf diziler yüzünden. Talk show ya da tartışma programlarında bir dakika bile sessizlik olmadı. Aman reytingimiz gitmesin diye. Program sunucuların nereleri terlemedi ki acaba?
            Kaç yıl alır bilmem ama reytingi belirleyen şu saçma sistem de ortadan kalkacak. İnsanlar ne izlediğini, ne yaptığını, neyi beğendiğini ya da beğenmediğini sosyal medya ile paylaşır hale geldi. İlerde öyle denek sistemi ile fare sıfatı almayacak izleyiciler. Bu yeni sosyal medya düzeni şimdiden birilerinin canını sıkabilir. Yapacak bir şeyleri yok. İzleyicinin kumandasıyla oynayamacaksınız.
İzleyicinin ‘’Rey’’tingleri şikeye de çalımını atacak.